Çalsın Mûsıkî!

Geçtiğimiz ay, hayatımda önemli ve güzel bir şey oldu. Bir buçuk senedir katıldığım, kıymetli mûsıkî hocam Mustafa Doğan Dikmen’in verdiği Türk Müziği Meşki derslerine bir gül kondurduk, ufak bir sunum hazırladık. Aslında bu, sekiz hafta süren derslerimizde meşk ettiğimiz seçme Türk Müziği bestelerinin bir sunumuydu. Bir dönem boyunca aldığımız akademik eğitimi yirmi kişilik bir koro halinde dinleyenlere sergiledik. Belki de tek ortak noktası Türk Müziği sevgisi olan bu yirmi ‘talebe’nin tamamı müzik eğitimi almış değildi, içimizde farklı mesleklerle uğraşan insanlar, farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri vardı. Ortak taleplerle bir araya gelen renkli bir ekip olmuştuk.

Bu güzel ekiple bir dönem boyunca bir besteyi nasıl okuyacağımızdan çok daha fazlasını, belki de ‘müzik ahlâkı’ diyebileceğimiz şeyler öğrendik Doğan hocadan. Hâlâ da öğrenecek çok şeyimiz var.

Bizim naçizane sunumumuzun ardından Münip Bey çıktı sahneye. Daha öncesinde bilmediğim bu değerli sesi de bu program fark ettirmiş oldu bana. Kendisini keyifle dinledik. Hem bu eğitimi almamıza imkân sağlayan hem de programı organize eden, kalite standartları ve nitelikli faaliyetleri takdire şâyan Serdivan Fikir Sanat Akademisi’ne teşekkür ediyorum. Ayrıca bu güzel akşamda bizi dinlemeye gelen misafirlere ve özellikle dostlarıma teşekkür ediyorum.

Bu program benim için önemli bir yere sahip. Bunun ilk sebebi müziğe, özellikle Türk Müziğine olan ilgim, sevgim ve onunla uğraşırken aldığım keyif mutlaka. Bestelerin nasıl okunacağını öğrenirken fark ettiğim türlü incelikler, beste ve güfte arasındaki ilişki ve insanın çeşitli ruh hallerine, duygularına hitap eden makamlar beni hayrete düşürüyor. Müziğin bir eğlence aracı değil, bir ilim olduğunu, kendine has lisanını öğrendikçe fark ediyorum. İkinci sebebi ise dindar kimliğimle ilgili. Aynı hayat görüşüne ve tarzına sahip olduğum insanların çoğunun müzikle olan ilgisi, müzik dinlemekten öteye geçmiyor. Oldukça üzücü ve şaşırtıcı bir durum. Dindar kesimin müzikle daha fazla haşır neşir olması, mesela enstrüman çalması ve nihayetinde nitelikli ürünler ortaya çıkarması ne hoş olur. Çünkü bence müzik de Allah’ın bizim için kapı araladığı yollardan birisi; tıpkı astronomi, matematik, edebiyat, sanat gibi. Bu boşluğu doldurmak adına müzikle ilgilenmek ve içinde olmak beni motive eden ve heyecanlandıran bir şey. Ayrıca halihazırda ülkemizde gerçekleşen müzik çalışmaları umut vaat ediyor, yol gösteriyor.

Müzik de tıpkı diğer bilim dalları gibi araştırılmayı, keşfedilmeyi ve geliştirilmeyi bekliyor. Dünya üzerinde öyle farklı müzikler, sesler, ritimler var ki, hepsi aramaya ve keşfetmeye değer. Belki bu serüvende insana ve topluma dair şeylerin de ipuçlarını bulabiliriz.

O zaman ne diyoruz: Çalsın Mûsıkî! 🙂

Sandıktaki diğer yazılar

Loading...

Bir yorum yaz!